29 Eylül 2007 Cumartesi

Kunduradaki Altinlar

DALMAÇYA'DA Ermeni bir beyin yanında yamaklık eden on-oniki yaşlarındaki Jozef Maskoviç isimli çocuk, Zemherinin en fırtınalı günlerinde buzlar üzerinde yalınayak, düşe kalka eve su taşımakta iken, komşularından fakir ve dul bir kadıncağız bu hale üzülüp kocasından yadigar bir çift partal kundurayı çocuğun ayaklarına giydirmişti.
Aradan çok uzun yıllar geçti.
Bu arada Osmanlılar o yerleri fethetti; kadın da İslamiyet'le hidayet buldu.
Günlerden bir gün, iyiden iyiye yaşlanmış olan kadıncağızın kapısı çalınıp önüne bir torba bırakıldı. Torbayı açan ihtiyar eller, vaktiyle kocasının olan o bir çift partal kunduraya dokununca, birdenbire takatten kesildi, kıpırdamaz oldu.
Kadıncağız neden sonra baktı ki, ayakkabıların her ikisinin de içleri altın dolu. Yoksul hasırının üzerine dökülen altınları toplayayım derken, gözleri küçük bir kağıt parçasına ilişti. Yarım saat kadar sonra, kasaba imamı kadıncağıza tek cümlelik pusulayı okuyordu:
" Anacığım! Buzdan donmuş çıplak ayaklarına bu kunduraları giydirdiğin çocuk, sana olan borcunu ödemeye çalışıyor.
"Bu pusulanın Osmanlı devletinin kaptan-ı deryalarından, Hanya fatihi Silahtar Yusuf Paşa'nın divitinden akan mürekkeple yazıldığını, o gün hiç kimsecikler anlayamayacaktı.
Ta ki, Osmanlı arşivlerinde sözkonusu altınların muhasebesini tutan belge ortaya çıkıncaya kadar...

(yazarı bilinmiyor)

Hiç yorum yok:

 
Müzik indir | Film indir |